UNUTULMUŞLUĞUN İNADINA BAKRAS KALESİ
Düşmanlardan korunmak ve
saldırılarına engel olmak için kalın duvarlarla yapılan, İçinde askerlerin
barınacağı bölümlerin bulunduğu büyük yapı olan kaleler. Bugünün ne toplum
hayatı anlayışında ne de savunma anlayışında bir önemi kalmayan kaleler. Tarihimizde
büyük önem taşırken artık eski önemini yitiren kaleler. İşte o kalelerin en çok
gelişme gösterdiği ve sahip çıkıldığı tek dönem olan Ortaçağ’a ait BAKRAS
KALESİ…
Bakras
Kalesi, Antakya-İskenderun karayolunun 27. Kilometresinde batıya ayrılan yolda,
adını bu kaleden alan Ötençay Köyünün (eski
adıyla Bakras Köyü) içerisinde yer alıyor. Ötençay köyüne 4 kilometre mesafede
yer alan kale, Amanos dağları eteğinde sarp bir tepe üzerinde kurulmuş şato
gibi muazzam görünümüyle bizleri karşılıyor.
Adını nerden aldığını merak ettiğimiz kale hakkında öne sürülen rivayette;
Ammuri Kralı Dakianus tarafından bu kalenin inşa ettirildiği söylentisiymiş.
Dakianus yaz aylarında çocukları ile günümüzde Gülcihan denilen İskenderun-
Arsuz arasındaki kıyıda tatil yapıp Suriye’ye dönerken, geçtiği Kızıldağ
üzerinde sarp bir tepede, karısı Bağrez bindiği attan uçuruma düşerek ölmüş.
Dakianus çok sevdiği karısının ölümü üzerine onun adını verdiği bu kaleyi inşa
ettirmiş. Bağrez ismi zamanla Bakras olarak değişmiş. Belki aylarca belki
yıllarca tek tek intizamla yapılmış el yapımı olan ve sevginin inşa ettirdiği
kale, halen dimdik ayakta karşımızda duruyor. Baharın geldiği bu aylarda
yapacağınız bu tarihi gezi size huzur verecek. Kalenin hemen altında kurulan
köyün güneyinden patika bir yol ile kaleye ulaşılıyor ve doğu cephesinde olan
giriş kapısına gidilebiliyor. Yolculuğumuz esnasında köy girişinde bizi
karşılayan henüz yeni çiçek açmış ağaçlar ve özgürlüğün tadını çıkaran kuşların
görüntüsü görülmeye değer. Kalenin patika ve rampa yolunda ilerlerken
fotoğrafçımız Ali Fuat Beyin dikkatini çeken, yorgun ve yalnız tek bir ağaca rastlıyoruz.
Tıpkı Bakras Kalesinin unutulmuşluğu gibi ağacın da kalenin de yalnızlığı ve
buna rağmen verdikleri yaşam mücadelesi gözden kaçmıyor. Fotoğrafını
karelediğimiz ağacı geride bırakarak Bakras Kalesine olan yolculuğumuza devam
ediyoruz. Her yeri yemyeşil alanlarla çevrili olan bu doğa harikası köyde o
büyüleyici mimarisinden hiçbir şey kaybetmemiş olan Bakras Kalesi ile
buluştuğumuz ana geldik. Sağım solum önüm yemyeşil, güneşin pırıltıları ve sobe,
arkamda Bakras Kalesi. Kale, kuzey ve güney tarafı derin vadilerle ayrılan çok
yüksek bir tepe üzerinde kurulmuş. Kare bir plan görünümünde olmasına rağmen,
doğu ve güney cephesi bir yay çizmekle beraber, batı kısmında dar bir koridor
ve kuzey tarafında derin bir uçurum bulunuyor. Yapımında çoğunlukla kesme
taştan inşa edilmiş olan kalenin, bazı kaba duvarlarında yığma taş kullanılmış.
Kalede dikkatimizi çeken su kanallarının izleri hala kalıntılarını korumaya
devam ediyor. Kalenin suyu köyün güney tarafında bulunan vadideki su
kaynaklarından temin edilirmiş. Fakat kale duvarları günümüzde vadideki su
kaynakları sebebiyle rutubetten yemyeşil olmuş.
Tarihi çok
eski olan kalenin hakkında günümüzde ileri sürülen ayrıca oldukça ilgi çeken ve
merak uyandıran bir rivayeti hatırlatmak istiyorum. Bahsi geçen rivayet, Bakras Kalesinde Tapınak Şövalyelerine ait tonlarca
altının saklı olduğu yönünde idi. Bağışlar ve savaşlarda edinilen ganimetlerle,
dünyada önemli bir söze sahip olan Tapınak Şövalyelerinin, geçmiş yüzyılda sahip
olduğu altınlarmış bunlar. Düşünsenize 1015 yıl önce Haçlı Seferlerinde
kazanılan tonlarca ganimetin her kalenin altında gömülü olduğu rivayeti gibi
Bakras Kalesinde de var olduğu söyleniyor. Hayliyle ortada tonlarca altının var
olduğu iddiası bizleri de hayrete düşürüyor. Son olarak Bakras Kalesini
Antakya’daki tapınak şövalyeleri tarafından yapıldığını öne süren bir grup tarikat,
kaleyi ele geçirerek kutsal mekânları haline getirmeyi amaçlıyorlarmış. Başka bir söylenti
ise, kalenin tarihinin Hellenistik devre
kadar çıkmakta olup İskender’in M.Ö. 304’te buradan geçtiği sırada kalenin var
olduğu düşünülmekteymiş.
KALE GÜÇLER DENGESİNE GÖRE EL DEĞİŞTİRMİŞ
Söz konusu
olan Bakras Kalesinin rivayetlerinin yanı sıra, kale önceleri Belen geçidinin
girişini koruma gayesine hizmet etmiş. Bununla birlikte Akdeniz ile Ortadoğu’ya
açılan çok önemli bir geçit görevi de görmüş. Bakras Kalesi zaman zaman Haçlılarla Eyyubiler arasında el değiştirmiş
olup Romalılar, Bizanslılar ve Haçlılar tarafından da kullanılmış. Antakya’nın
kurulmasından sonra da bu bölgeye hükmetmek isteyenler arasında önemli bir
çatışma alanı gibi görülmüş olup, kale güçler dengesine göre el değiştirmiş. Birkaç defa el değiştirdikten sonra Tapınak Şövalyeleri' nin eline geçen kale 1268
yılında Baybars tarafından kuşatılarak zapt edilmiş
Daha sonraları ise Haçlılar döneminde Antakya
Prensliği’nin kuzeydeki en önemli savunma noktalarından biri olmuş. Son olarak Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sırasında
1516 yılında Osmanlıların ellerine geçerek son zamanlarına kadar kullanılmış. Önemli
bir güvenlik ve kontrol noktası olan Bakras, bölgede Osmanlı hâkimiyeti ve
sınırların genişlemesi sonucu bir iç kale haline gelmiş ve önemini zamanla
kaybetmiş. Birkaç kademe halinde yapılan yuvarlak ve yüksek kale
burçlarının mevcut kısımları taşıdıkları özellikten dolayı Ortaçağ’a ait olduğu düşünülüyor.
Ötençay köyü yerlisinin anlattığı bir
diğer rivayette; kale çok eski dönemlerde aslında 7 katlıymış. Ama zamanla
6 katı çökmüş ve günümüzde 1 kat olarak hala ayakta duruyor. Köyün içinde
kalenin suyunu temin ettiği Andik pınarı da hala tüm berraklığı ve keskin
soğukluyla akmaya devam ediyor.
KÜLTÜR MİRASLARIMIZA SAHİP ÇIKALIM
Bakras
Kalesi, aslında yalnızlığına terk edilmiş olmayıp virane ve bakımsız
bırakılmasaydı, tam tamına turizm cenneti olabilecek potansiyelde bir tarihi
değerimiz. Keşke restore edilse ve kale içinde bilgi verici belgeler olsa,
turistlerin ziyarete geldiklerinde o tertemiz hava eşliğinde kocaman bomboş
yeşillik alanların içine çay bahçeleri yapılsa, keşke bu yer turizme
kazandırılsa diyorum kendi kendime. Aslında insanlık tarihi içerisinde birçok
olaya tanıklık etmiş, binlerce atlının binlerce medeniyetin geçtiği Bakras
Kalesi için birçok konuda keşke diyebilirim. Daha sonra kendime şu soruyu
soruyorum ve böylesi güzel bir yer neden yalnızlığına terk edilmiş diyorum? Tarih
ve kültür mirasımıza verdiğimiz önemsizliğin bir göstergesi olarak kale, tüm
unutulmuşluğuna ve bakımsızlığına rağmen belki de bizleri utandırmak için
inatla ayakta kalmaya çalışıyor. Kalenin, doğaya karşı verdiği amansız yaşam
savaşına eğer müdahale edilmezse ne yazık ki yenilmeye muhtaç bir tarihi eserimiz
olacak gibi görünüyor. Kale üzerinde taşıdığı tüm tarihin izlerini silerek bir gün
yok olup gidercesine sahiplenmeyi bekliyor. Eğer sahiplenilmezse Bakras Kalesi
de tarihin karanlığında eriyip giden diğer değerlerimiz gibi yok olmaya yüz
tutuyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder