11 Ekim 2012 Perşembe

Binlerce Kez Tekrarlanan Ezber: TOPRAK KAP





Hesap kitapla yapılan bir iş değil, zamanla oluvermiş bir tecrübenin ve yüzlerce, binlerce kez tekrarlanan bir ezberin sonucudur, çamurun toprak bir kaba dönüşmesi

Toprakla özel bir bağ vardır aramızda,  bizim de mayamız aynı hamurdan olduğu için midir bilinmez topraktan gelen toprağa döner deyişini duymayanımız yoktur. Belki de bu yüzdendir toprağa olan bu yakınlığımız.  Çünkü aşımız, işimiz, emeğimiz olmuştur toprak hem de yüzyıllar boyu.
Yokluk zamanlarını anlatan büyüklerimizin mutfakla ilgili hikâyelerinde hep bir toprak kap vardır. Eskilerde ve günümüzde ev halkının bağdaş kurup oturduğu sofralardaki aşa, lezzet veren de toprak kaptır onlara göre. Eski zamanların gizli sevdalarına tanıklık eden de çeşme başında bir toprak su testisi değil midir? İşte insanoğlunun bildiği en eski zanaat olan toprak kabı sizlere yeniden hatırlatmak ve sizleri biraz da olsa geçmişe götürmek için toprak kabın yapımını anlatmak istedik bu sayı.
Anadolu’da toprak kap zanaatının oluşumu bin yıllık bir geçmişe sahip. İnsanoğlu toprağı ilk şekillendirmeye başladığı zamanlarda önce suyu, sonra toprağı, sonra da ateşi kullanmış.  İlk kez Paleolitik dönemin sonlarında toprak kaplar yapılmaya başlanmış. Bulunan en eski toprak kapların tarihi M.Ö. 16,000’e kadar uzanıyor.
Birçok ilke ve yeniliğe ev sahipliği yapan Hatay,  bu zanaat dalında da yüzyılların izlerini taşıyor. Toprak kap yapımında kullanılan kırmızı kayrak toprak, Türkiye’de olmayan ve hatta bunun yanında Yayladağı ilçesi dışında Hatay’ın da başka hiçbir bölgesinde bulunmayan bir toprak türü. Toprak Kap yapımı Yayladağı’nın merkezinde ve belli başlı köylerinde varlığını halen devam ettiriyor. Bilinen adı toprak kap olan bu zanaat için ise buranın yerlileri Arapça kökenli bir kelime olan  ‘Kasğa’ terimini kullanıyorlar. 
Yayladağı’na bağlı olan ve ilçe merkezine 15 km uzaklıkta bulunan Görentaş Köyü(eski adıyla Nişrin),  toprak kap zanaatının en yaygın olduğu bölgelerden biri. Kurutmaya elverişli olduğu için, Kasğa yapımı için en ideal mevsim yaz. Köy halkı genellikle Haziran sonu Temmuz başı gibi üretime başlıyor. Köyün yerlileri kırmızı kayrak toprağı köyde bulunan bir tepeden elde ediyorlar. Suriye sınırına 1 km mesafede bulunan Çamyazı dağının eteklerinde bulunan toprağı çuvallara doldurdukları gibi evin yolunu tutuyorlar. Köy halkı buradaki kırmızı topraktan yararlanarak toprak kap zanaatını devam ettiriyor ve geçimini sağlamaya çalışıyor. Ürettikleri toprak kapları genellikle Altınözü, Samandağ, Antakya, Kırıkhan ve Reyhanlı ilçelerinin köylerine satıyorlar.
TOPRAKTAN ÇAMUR, ÇAMURDAN DA HAMUR
Yıllardır nesilden nesile aktarılan bu sanatı hala devam ettiren ve geçimini toprak kaptan sağlayan Göksu ailesinin reisi Osman Bey ile toprak kap üzerine sohbete başlıyoruz merakımıza daha fazla yenik düşmeden. Osman Bey ; ‘Dedem babama, babam bana, şimdi ben de çocuklarıma toprakla neler yapabileceğimizi, geçimimizi sağladığımız bu mesleği nasıl devam ettireceğimizi öğretiyorum.’ diyerek başlıyor sözlerine. İmece usulü, anneden babaya, çocuktan toruna herkes toprak kap yapımında bir görev alıyor. Evin erkekleri bin bir zahmetle topladıkları toprakları çuvallara doldurup evin avlusuna getirip elek yardımı ile süzüyorlar. Tüm işlemler aile içi iş bölümü ile evin bahçesinde yapılır. Elekten süzülen toprakla suyun birleşmesi ile hamur kıvamında toprak elde ediliyor. Sonrasında evin bayanları hamuru bir güzel yoğurarak elleriyle kalıpların üstünde şekil vermeye başlıyorlar. Vereceğiniz şekle göre ayaklı veya motorlu döner tablada istediğiniz şekli de verebilmek mümkün diyorlar. İşlem bittikten sonra Nemini çeksin diye kabın altına konan mukavva kapla beraber güneşe bırakılıyor. Toprak kaplar dediysek o kadar kolay değil toprağı elle tutulur hale getirmek. Anlatınca belki kolay geliyor insana fakat gördüğünü söyleyen bir insan olarak yapımının çok emek istediğini söyleyebilirim.
Marifetli usta ellerin sabırla parmaklarının arasında kıvrılan çamur, acemi bir meraklının elleri arasında kolaylıkla kayıp gidebiliyor.  Hesap kitapla yapılan bir iş değil, zamanla oluvermiş bir tecrübenin ve yüzlerce, binlerce kez tekrarlanan bir ezberin sonucudur, çamurun toprak bir kaba dönüşmesi. Tabii Fahriye teyze yıllardır bu sanatı gerçekleştirdiği için o kadar hızlı ve pratik ki gözlerimi ondan alamıyorum doğrusu. Yapımını büyük bir hayranlıkla izlediğim bu sanatın malzemesi ve yapım aşaması aynı olmasına rağmen iş şekil vermeye gelince marifetli eller devreye giriyor.
TOPRAĞIN ATEŞLE DANSI
Ateşi keşfeden insanoğlu aynı dönemde ateşin pişirdiği toprakla tanışarak medeniyet yolunda büyük bir engeli aşmış.
Hammaddesi kırmızı kayrak toprak ve ateş olan toprak kabı değerli kılan en önemli unsur, onun ateşle geçen uzun ve zorlu sınav sonucu kavuştuğu sonsuz ömrü. Yapılan toprak kaplar toprağın altında kuyu şeklindeki fırınların içerisine yavaşça içerisine yerleştiriliyor. Toprak kaplar boş yerleri çalı çırpı ile örtülerek ateşe veriliyor ve ateş kendiliğinden sönene kadar sabırla bekleniliyor. Fırının içerisindeki hava delikleri ise ateşin daha kuvvetli yanmasını sağlamak için Kapların çatlamaması içinse soğuması gerekiyor. Kapların fırından çıkarma işlemi bittikten sonra, kapların kırılmalarını önlemek amacıyla aralarına saman veya ot doldurularak paketleniyor. Kapların kullanıma hazır olması için içlerine belirli miktarda zeytinyağı ve kaya tuzu karışımı konularak kabın her tarafı bu karşımla sıvanıyor Tuz ve zeytinyağı karışımı ise kabın daha uzun ömürlü olması için kullanılan diğer maddeler.

TOPRAKLA GELEN LEZZET
Tandır, toprak kapların en büyüğü ve yapımı en zahmetli olanı. Genişçe açılan hamur bir tekerleğin etrafına sarılarak tandırın parçaları oluşturuluyor. Tek tek kurutulan parçalar bir bütün haline getirilerek tandır halini alıyor. En önemli aşama bu yapılan toprak kapların soğuk ve karanlık odalarda kurutuluyor olması. Aksi halde toprak kapta çatlamalar olabileceğini dile getiriyor Fahriye Teyze. Yöremizin vazgeçilmez tatları olan biberli ekmek, katıklı ekmek, gözleme ve tandır ekmeği gibi lezzetlerin sırrı işte bu emekle yoğrulan tandırda. İhtiyaçlarının çoğunu bu toprakla karşılayan Fahriye Teyzenin dediğine göre eskiden yemeklerini, çaylarını mini ocak şeklinde yaptıkları toprak kaplar üzerinde pişiriyorlarmış. Bu toprağın ve toprak kaplarının en bilinen özelliği ise ısıya dayanıklı olmaları. Bu toprak kaplarda aklınıza gelebilecek her türlü yemek pişirilebiliyor hatta yoğurt uyutanlara bile rastlamak mümkün. Toprak kapta pişen yemeğin tadı lezzeti bir başka oluyor. Bir diğer özelliği ise toprak kapta pişen yemeğin sağlıklı ve lezzetli olması,  yemeğin kendi besin değerlerini taşıyarak sıcak bir şekilde kalması.

İnsanlığın ve medeniyetin var olduğu günden günümüze kadar gelen süreçte el zanaatlarının belli bir dönemden sonra önemini yitirdiği ve yerini modernleşmeye bıraktığı görülür. Toprak kaplarla bu modernleşmeden nasibini alarak yerini çelik ve bakır kaplara bırakıyor. Bir kültür öğesi olarak aktarılan bu el zanaatı, Anadolu’ nun belli başlı kırsal kesimlerine hapsolmuş durumda. Toprak kapları günlük ihtiyaçları karşılamaktan çok otantik restoranların başköşesinde ve yine eskiyi andıran süs eşyaları olarak hayatımızda yer almaya devam ediyor. Bu zanaatları halen devam ettiren ustalar ise saygı duyulması ve hatırlanması gereken örnek kişiler olarak karşımıza çıkıyor. Belki de el zanaatlarının bize bu kadar yabancı gelmesi dikkatimizi çekmesi ve geçmişlerine olan o merakımız bu yok olmaya yüz tutmuşluktan kaynaklanıyor. Ve bu yüzdendir ki hep eskiyi özlüyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder