“AZ BİLİRİM UZ BİLİRİM, HIDRELLEZ’DEN SONRA YAZ BİLİRİM.”
Çok eski zamanlarda bir köyde Hıdır adında bir çoban varmış.
Hıdır sürüsünü suya götürürken Paşa kızı Ellez’i görüp aşık olmuş. Hıdır,
Ellez’i babasından istemiş fakat Paşa kızını vermemiş. Bunun üzerine Hıdır kızı
kaçırmış. Bir korulukta saklanan Hıdır ile Ellez’i Paşa ve adamları çembere
alıp ateşe vermişler. Allah’a sığınan Hıdır ve Ellez gaipten gelen ‘Ateşe basıp
atlayın!’ sesini duyunca tek adımla ateşe basıp kaybolmuşlar. Paşa uzun süre
onları aramış ve bulamamış. Ve bir gün Paşa içinden gelen bir ses duymuş ve
‘Allah’ım onları affettim ve onları bana göster!’demiş. Allah Hıdır ile Ellez’i
6 Mayıs günü yeryüzüne indirip Paşa’ya göstermiş. O günden beri kutlanan bu
kavuşma gününe ‘Hıdrellez’ adı verilmiş ve onlar ölümsüz kılınmış.
BAHARI MÜJDELEYEN GELENEK
Hızır, Hıdır
yahut Hadır Arapça bir kelime olup, ‘yeşillik’ manasına geliyor. Hızır ve İlyas sözcükleri birleşerek zamanla halk ağzında ‘hıdrellez’
şeklini almış ve günümüzde de bu şekilde kullanılıyor. Hıdrellez günü, bütün Türk milletinin topluca
katıldığı, kutladığı, bir takım töreleri yerine getirdiği bir bayramdır.
Hıdrellez’in belirlendiği gün olan 6 Mayıs(5 Mayıs gecesi) kış mevsiminin bitip
sıcak yaz günlerinin başladığı gün anlamına geliyor. Yani eskiden halk arasında
kullanılan takvime göre yıl ikiye ayrılıyormuş: 6 Mayıs’tan 8 Kasım’a kadar
olan süre Hızır Günleri adıyla yaz mevsimini, 8 Kasım’dan 6 Mayıs’a kadar olan
süre ise Kasım Günleri adıyla kış mevsimini oluşturuyormuş. Hıdrellez’den sonra yazın geldiği
inancını yaşatan toplumumuz, Hıdrellez’le birlikte artık karakışın geride kaldığını,
tabiatın canlandığını ve yaz günlerinin geldiğine inanırmış. İşte böyle bir
günü ‘bahar bayramı’ olarak tüm imkânlarıyla, duygularıyla ve sevinçleriyle
kutlamaya çalışırlar. Hıdrellez günü hakkında çeşitli rivayetler duyuyor
ve okuyoruz. Dilden dile dolaşan ve kültürümüzün bir parçası olan bu
rivayetlerden birinde şöyle anlatılıyor: “Hz. Hızır ile Hz. İlyas, hayat suyunu
(ab-ı hayat) içmişler ve ölümsüzlüğe kavuşmuşlar. İki arkadaş hayat suyunu
içtikten sonra; Hızır karadakilerin, İlyas ise denizdekilerin yardımcısı olmuş.
Rivayete göre Hızır ile İlyas 6 Mayıs tarihinde buluşurlarmış ve bu buluşma ile
dünya yeşilliklere bürünürmüş. Hızır’ın baharda zor durumda olanlara yardım
eden, bolluk, bereket ve sağlık dağıtan, Allah katında ermiş bir ulu ya da
peygamber olduğu söyleniyor. Hızır’ın kimliği, yaşadığı yeri ve zamanı belli
olmamakla birlikte, baharın baharla vücut bulan taze hayatın sembolü olduğu söyleniyor.
Kuran'ı Kerim'de Hızır’la ilgili olarak nakledilen hadisenin Akdeniz'in
Samandağ sahillerinde bugünkü Hıdır(a.s.)
makamının bulunduğu yerde geçtiğine inanılıyor. Yüzyıllardır kültürümüz içinde var olan Hıdrellez
bayramı, günümüzde de canlı bir şekilde
kutlanmaya devam ediliyor. Hızır ve Hıdrellez’in kökeni hakkında çeşitli
fikirler ortaya atılmış. Bunlardan bazıları Hıdrellezin Mezopotamya ile Anadolu
kültürlerine ve İslamiyet öncesi Orta Asya Türk kültür ve inançlarına ait
olduğu yolunda söylentilermiş. Oysaki Hıdrellez Bayramı’nı ve Hızır inancını
tek bir kültüre mal etmek olanaksızdır. İlk çağlardan itibaren Mezopotamya,
Anadolu, İran, Yunanistan ve hatta bütün Doğu Akdeniz ülkelerinde bahar ya da
yazın gelişiyle ilgili bazı tanrılar adına çeşitli tören ve ayinler
düzenlenirmiş. Hıdrellez’i de bu çok uluslu kültürler arasında kutlanan bir
bayram olarak söyleyebiliriz.
KUL SIKIŞMAYINCA
HIZIR YETİŞMEZ
Mevsimlik
bayramlarımızdan biri olan Hıdrellez, Hatay’ımız da farklı etnik kökenli
insanlarla, farklı inançlarla ve farklı uygulamalarla fakat aynı inanç
doğrultusunda kutlanıyor. Birçok
şehirde, kasaba ve köylerde hıdrellez için önceden hazırlıklar yapılır. Bu
hazırlıklar, evin temizliği, kıyafet temizliği ve yiyeceklerle ilgili
hazırlıklarla başlar. Hıdrellez gününden önce evler baştanbaşa temizlenir.
Çünkü temiz olmayan evlere Hızır’ın uğramayacağı düşünülür. Anadolu’nun birçok
yerinde Hıdrellez günü edilen duaların ve arzulanan dileklerin kabul olması
için sadaka verme, oruç tutma, kurban kesme gibi adetler vardır. Zira tüm bu
hazırlıklar Hızır’a rastlamak için yapılır. Hıdrellez
kutlamaları, genellikle yeşillik, ağaçlık alanlarda, su kenarlarında, bir türbe
ya da yatırın yanında gerçekleşir. Hıdrellez geleneklerine göre kutlamalarda
baharın taze bitkilerini ve kuzu eti ya da ciğer yeme âdeti vardır. Baharın ilk
kuzusu yenildiği zaman sağlık ve şifa bulunacağına inanılır.
Geçmişten günümüze gelen daha bahsedemediğim bu geleneklerden
ve kutlamalardan birçoğu tek bir günde istenilen tüm dileklerin gerçek
olacağına inanmalarından dolayı farklı birçok yöntemlerle uygulanıyor.
Hıdrellez gününde kırlardan çiçek veya ot toplanıp onları kaynattıktan sonra
suyu içilirse hastalıklara şifa bulunacağına, bu su ile kırk gün yıkanılırsa
gençleşip güzelleşileceğine inanılır. Günahlardan arınmak
için, 41 çeşit ot toplayıp evde bulunan eski hasır ve eşyalardan bir kısmını
yakarlar. Yaktıkları ateşin üzerinden atlamakla da yıl içinde kazanılan olumsuz
ve kötü alışkanlıkların yok olacağına inanırlar. Hıdrellez akşamı ikindi
vaktinden sonra gül ağacının altına insanlar isteklerinin resmini çizerler. Ev
isteyen ev şekli, araba isteyen araba şekli, evlilik isteyen sevdiğini
canlandıran bir resim çizer ve dilekte bulunurlar.
Aynı zamanda dileklerini kırmızı kurdeleye bağlayıp gül ağacına asarlar. Bunu
yapmakla o yıl içerisinde isteklerinin gerçekleşeceğine ve Hızır’ın onlara
yardım edeceğine inanırlar. Hıdrellez gecesi evin ana giriş kapısına ağaçlardan
koparılan yeşil yapraklı dal koyup, kapıya asılan söğüt dalının sağlık
getireceğine inanılıyor. Hıdrellez gecesinde, Hızır’ın uğradığı yerlere ve
dokunduğu şeylere feyiz ve bereket vereceği inancıyla yiyecek kaplarının,
ambarların ve para keselerinin ağızları açık bırakılır. Zor
durumlarda Hızır'ın yetişmesi ve kurtarması inancı günümüzde de çok yaygındır
ve bu inançla bağlantısı olan: "Hızır gibi yetişti" deyimi halkımız
tarafından sık sık kullanılıyor.
Kültürümüzün en renkli kutlamalarından biri olan bu
kutsal bayram Hatay’ımızda da farklı inançların bir araya gelmesiyle en güzel
şekilde kutlanıyor. Sahip olduğu tarihsel doku ile birçok türbe, yatır ve
kutsal mekânın bulunduğu Hatay’da Hıdrellez kutlamak bir başka anlam kazanıyor.
Özellikle, tuttukları dileklerin akan suya atıldıktan sonra gerçekleşeceğine
inanan insanların, Asi nehri kenarında, oluşturdukları muhteşem manzara
görülmeye değer. Şehrimizde oluşan bu manzaraya katılıp dilekte bulunmak ise
yaşanmaya değer gerçek bir heyecan.
HIDRELLEZE
KADAR BİR TUTAM, HIDRELLEZDEN SONRA TUTAM TUTAM
Sevinçlerin ve
umutların büyülü bir ortamda paylaşıldığı şölendir Hıdrellez. İçinde hem
geçmişi hem geleceği barındırır. Bazen geçmişin pişmanlıkları bazen geleceğin
getirdiği beklentiler bir su kenarına sürükler bizi. Su kenarında küçük bir kâğıt
parçasına yazılan umutlar belki can bulur su içinde kıvrıla kıvrıla uzanan
sonsuz yolculuğunda. Ağır kış şartlarının verdiği karamsarlık ve sıkıntılardan kurtulup bahara ulaşmanın
sevincini yaşatan Hıdrellez, evlenmek isteyen kızlar ve erkeklerin kuracakları yuvalarının,
servet sahibi olmak, sağlıklı, mutlu bir gelecek elde etmek isteyenlerin,
sıkıntılarından ve hastalıktan kurtulmak için dilekte bulunanların bu geleneği değişik
ritüellerle değerlendirerek yaşıyor.Hızır inancının yaygın olduğu Hatay’ımız da Hızır’a
verilen özelliklerin insanların umutlarına yelken olduğu inancındadır çoğu
insan. Hızır, zor durumda kalanlarımızın yardımına koşarak bizlerin dileklerini
yerine getirdiği, uğradığı yerlere bolluk, bereket, zenginlik sunduğu inancı
çok yaygın olarak bilinir. Hızır’ın en çok dertlilere derman, hastalara şifa
verdiğine inanılır. Baharın gelişini simgeleyen Hıdrellez’de, Hızır’ın
bitkilerin yeşermesine ve insanların kuvvetlenmesine sebep olduğu düşünülür.
Ayrıca insanların şanslarının açılmasına yardım ettiği hem de mucize ve keramet
sahibi olduğu Hızır’a atfedilen en bilinen özelliklerinden biri. Hepimizin dileklerinin kabul olmasına umut
olan Hızır’ın, uğur ve kısmet sembolü
olduğu söyleniyor. Kışın sona erdiğini ve baharın geldiğini müjdeleyen bu
önemli gelenek, ne yazık ki eskisi gibi ne hatırlanıyor ne de ilgi görüyor. Köklü bir geçmişi olan
ve Türk mitolojisinde farklı bir yeri olan Hıdrellez geleneği, sevgililer günü,
babalar günü, anneler günü gibi günler kadar ilgilenilmiyor. Oysaki Hıdrellez tüm duaların yazıya ve resme döküldüğü zamandır.
Seviyorum bu tür gelenekleri… Çünkü umut dolu,
güzellikler dolu… Belki de dileklerin en güzellerinin buluştuğu gün. Kimse
kötülük dilemez bu günde. Dilekler, ister tutarlı olsun isterse tutarsız olsun.
Hıdrellez, duyguları birbirine bağlar ve korur. Bilinçaltımızda bizi koruyan
bir ümit ışığı olarak görüyorum Hıdrellez akşamını. Tüm samimiyetimizle
duygularımızı açığa veririz ya da bir kâğıda yazıp asarız mis kokulu güllerin
dalına ya da gömeriz köküne.
Bu Hıdrellez
gününde ne dilekler tutuldu, hangi hayallerin gerçekleşme hesapları yapıldı,
kim bilir!
Güzelliklere, berekete, muratlara, kısmetlere gebe olan bu günü keyfiyle
yaşamanız dileğiyle…

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder