11 Ekim 2012 Perşembe

“AZ BİLİRİM UZ BİLİRİM, HIDRELLEZ’DEN SONRA YAZ BİLİRİM.”


“AZ BİLİRİM UZ BİLİRİM, HIDRELLEZ’DEN SONRA YAZ BİLİRİM.”
Çok eski zamanlarda bir köyde Hıdır adında bir çoban varmış. Hıdır sürüsünü suya götürürken Paşa kızı Ellez’i görüp aşık olmuş. Hıdır, Ellez’i babasından istemiş fakat Paşa kızını vermemiş. Bunun üzerine Hıdır kızı kaçırmış. Bir korulukta saklanan Hıdır ile Ellez’i Paşa ve adamları çembere alıp ateşe vermişler. Allah’a sığınan Hıdır ve Ellez gaipten gelen ‘Ateşe basıp atlayın!’ sesini duyunca tek adımla ateşe basıp kaybolmuşlar. Paşa uzun süre onları aramış ve bulamamış. Ve bir gün Paşa içinden gelen bir ses duymuş ve ‘Allah’ım onları affettim ve onları bana göster!’demiş. Allah Hıdır ile Ellez’i 6 Mayıs günü yeryüzüne indirip Paşa’ya göstermiş. O günden beri kutlanan bu kavuşma gününe ‘Hıdrellez’ adı verilmiş ve onlar ölümsüz kılınmış.
BAHARI MÜJDELEYEN GELENEK
Hızır, Hıdır yahut Hadır Arapça bir kelime olup, ‘yeşillik’ manasına geliyor. Hızır ve İlyas sözcükleri birleşerek zamanla halk ağzında ‘hıdrellez’ şeklini almış ve günümüzde de bu şekilde kullanılıyor. Hıdrellez günü, bütün Türk milletinin topluca katıldığı, kutladığı, bir takım töreleri yerine getirdiği bir bayramdır. Hıdrellez’in belirlendiği gün olan 6 Mayıs(5 Mayıs gecesi) kış mevsiminin bitip sıcak yaz günlerinin başladığı gün anlamına geliyor. Yani eskiden halk arasında kullanılan takvime göre yıl ikiye ayrılıyormuş: 6 Mayıs’tan 8 Kasım’a kadar olan süre Hızır Günleri adıyla yaz mevsimini, 8 Kasım’dan 6 Mayıs’a kadar olan süre ise Kasım Günleri adıyla kış mevsimini oluşturuyormuş. Hıdrellez’den sonra yazın geldiği inancını yaşatan toplumumuz, Hıdrellez’le birlikte artık karakışın geride kaldığını, tabiatın canlandığını ve yaz günlerinin geldiğine inanırmış. İşte böyle bir günü ‘bahar bayramı’ olarak tüm imkânlarıyla, duygularıyla ve sevinçleriyle kutlamaya çalışırlar. Hıdrellez günü hakkında çeşitli rivayetler duyuyor ve okuyoruz. Dilden dile dolaşan ve kültürümüzün bir parçası olan bu rivayetlerden birinde şöyle anlatılıyor: “Hz. Hızır ile Hz. İlyas, hayat suyunu (ab-ı hayat) içmişler ve ölümsüzlüğe kavuşmuşlar. İki arkadaş hayat suyunu içtikten sonra; Hızır karadakilerin, İlyas ise denizdekilerin yardımcısı olmuş. Rivayete göre Hızır ile İlyas 6 Mayıs tarihinde buluşurlarmış ve bu buluşma ile dünya yeşilliklere bürünürmüş. Hızır’ın baharda zor durumda olanlara yardım eden, bolluk, bereket ve sağlık dağıtan, Allah katında ermiş bir ulu ya da peygamber olduğu söyleniyor. Hızır’ın kimliği, yaşadığı yeri ve zamanı belli olmamakla birlikte, baharın baharla vücut bulan taze hayatın sembolü olduğu söyleniyor. Kuran'ı Kerim'de Hızır’la ilgili olarak nakledilen hadisenin Akdeniz'in Samandağ sahillerinde bugünkü Hıdır(a.s.)  makamının bulunduğu yerde geçtiğine inanılıyor. Yüzyıllardır kültürümüz içinde var olan Hıdrellez bayramı,  günümüzde de canlı bir şekilde kutlanmaya devam ediliyor. Hızır ve Hıdrellez’in kökeni hakkında çeşitli fikirler ortaya atılmış. Bunlardan bazıları Hıdrellezin Mezopotamya ile Anadolu kültürlerine ve İslamiyet öncesi Orta Asya Türk kültür ve inançlarına ait olduğu yolunda söylentilermiş. Oysaki Hıdrellez Bayramı’nı ve Hızır inancını tek bir kültüre mal etmek olanaksızdır. İlk çağlardan itibaren Mezopotamya, Anadolu, İran, Yunanistan ve hatta bütün Doğu Akdeniz ülkelerinde bahar ya da yazın gelişiyle ilgili bazı tanrılar adına çeşitli tören ve ayinler düzenlenirmiş. Hıdrellez’i de bu çok uluslu kültürler arasında kutlanan bir bayram olarak söyleyebiliriz.
 KUL SIKIŞMAYINCA HIZIR YETİŞMEZ
Mevsimlik bayramlarımızdan biri olan Hıdrellez, Hatay’ımız da farklı etnik kökenli insanlarla, farklı inançlarla ve farklı uygulamalarla fakat aynı inanç doğrultusunda kutlanıyor. Birçok şehirde, kasaba ve köylerde hıdrellez için önceden hazırlıklar yapılır. Bu hazırlıklar, evin temizliği, kıyafet temizliği ve yiyeceklerle ilgili hazırlıklarla başlar. Hıdrellez gününden önce evler baştanbaşa temizlenir. Çünkü temiz olmayan evlere Hızır’ın uğramayacağı düşünülür. Anadolu’nun birçok yerinde Hıdrellez günü edilen duaların ve arzulanan dileklerin kabul olması için sadaka verme, oruç tutma, kurban kesme gibi adetler vardır. Zira tüm bu hazırlıklar Hızır’a rastlamak için yapılır. Hıdrellez kutlamaları, genellikle yeşillik, ağaçlık alanlarda, su kenarlarında, bir türbe ya da yatırın yanında gerçekleşir. Hıdrellez geleneklerine göre kutlamalarda baharın taze bitkilerini ve kuzu eti ya da ciğer yeme âdeti vardır. Baharın ilk kuzusu yenildiği zaman sağlık ve şifa bulunacağına inanılır. Geçmişten günümüze gelen daha bahsedemediğim bu geleneklerden ve kutlamalardan birçoğu tek bir günde istenilen tüm dileklerin gerçek olacağına inanmalarından dolayı farklı birçok yöntemlerle uygulanıyor. Hıdrellez gününde kırlardan çiçek veya ot toplanıp onları kaynattıktan sonra suyu içilirse hastalıklara şifa bulunacağına, bu su ile kırk gün yıkanılırsa gençleşip güzelleşileceğine inanılır. Günahlardan arınmak için, 41 çeşit ot toplayıp evde bulunan eski hasır ve eşyalardan bir kısmını yakarlar. Yaktıkları ateşin üzerinden atlamakla da yıl içinde kazanılan olumsuz ve kötü alışkanlıkların yok olacağına inanırlar. Hıdrellez akşamı ikindi vaktinden sonra gül ağacının altına insanlar isteklerinin resmini çizerler. Ev isteyen ev şekli, araba isteyen araba şekli, evlilik isteyen sevdiğini canlandıran bir resim çizer ve dilekte bulunurlar. Aynı zamanda dileklerini kırmızı kurdeleye bağlayıp gül ağacına asarlar. Bunu yapmakla o yıl içerisinde isteklerinin gerçekleşeceğine ve Hızır’ın onlara yardım edeceğine inanırlar. Hıdrellez gecesi evin ana giriş kapısına ağaçlardan koparılan yeşil yapraklı dal koyup, kapıya asılan söğüt dalının sağlık getireceğine inanılıyor. Hıdrellez gecesinde, Hızır’ın uğradığı yerlere ve dokunduğu şeylere feyiz ve bereket vereceği inancıyla yiyecek kaplarının, ambarların ve para keselerinin ağızları açık bırakılır. Zor durumlarda Hızır'ın yetişmesi ve kurtarması inancı günümüzde de çok yaygındır ve bu inançla bağlantısı olan: "Hızır gibi yetişti" deyimi halkımız tarafından sık sık kullanılıyor.
Kültürümüzün en renkli kutlamalarından biri olan bu kutsal bayram Hatay’ımızda da farklı inançların bir araya gelmesiyle en güzel şekilde kutlanıyor. Sahip olduğu tarihsel doku ile birçok türbe, yatır ve kutsal mekânın bulunduğu Hatay’da Hıdrellez kutlamak bir başka anlam kazanıyor. Özellikle, tuttukları dileklerin akan suya atıldıktan sonra gerçekleşeceğine inanan insanların, Asi nehri kenarında, oluşturdukları muhteşem manzara görülmeye değer. Şehrimizde oluşan bu manzaraya katılıp dilekte bulunmak ise yaşanmaya değer gerçek bir heyecan.


HIDRELLEZE KADAR BİR TUTAM, HIDRELLEZDEN SONRA TUTAM TUTAM
Sevinçlerin ve umutların büyülü bir ortamda paylaşıldığı şölendir Hıdrellez. İçinde hem geçmişi hem geleceği barındırır. Bazen geçmişin pişmanlıkları bazen geleceğin getirdiği beklentiler bir su kenarına sürükler bizi. Su kenarında küçük bir kâğıt parçasına yazılan umutlar belki can bulur su içinde kıvrıla kıvrıla uzanan sonsuz yolculuğunda. Ağır kış şartlarının verdiği karamsarlık ve sıkıntılardan kurtulup bahara ulaşmanın sevincini yaşatan Hıdrellez, evlenmek isteyen kızlar ve erkeklerin kuracakları yuvalarının, servet sahibi olmak, sağlıklı, mutlu bir gelecek elde etmek isteyenlerin, sıkıntılarından ve hastalıktan kurtulmak için dilekte bulunanların bu geleneği değişik ritüellerle değerlendirerek yaşıyor.Hızır inancının yaygın olduğu Hatay’ımız da Hızır’a verilen özelliklerin insanların umutlarına yelken olduğu inancındadır çoğu insan. Hızır, zor durumda kalanlarımızın yardımına koşarak bizlerin dileklerini yerine getirdiği, uğradığı yerlere bolluk, bereket, zenginlik sunduğu inancı çok yaygın olarak bilinir. Hızır’ın en çok dertlilere derman, hastalara şifa verdiğine inanılır. Baharın gelişini simgeleyen Hıdrellez’de, Hızır’ın bitkilerin yeşermesine ve insanların kuvvetlenmesine sebep olduğu düşünülür. Ayrıca insanların şanslarının açılmasına yardım ettiği hem de mucize ve keramet sahibi olduğu Hızır’a atfedilen en bilinen özelliklerinden biri.  Hepimizin dileklerinin kabul olmasına umut olan Hızır’ın,  uğur ve kısmet sembolü olduğu söyleniyor. Kışın sona erdiğini ve baharın geldiğini müjdeleyen bu önemli gelenek, ne yazık ki eskisi gibi ne hatırlanıyor ne de ilgi görüyor. Köklü bir geçmişi olan ve Türk mitolojisinde farklı bir yeri olan Hıdrellez geleneği, sevgililer günü, babalar günü, anneler günü gibi günler kadar ilgilenilmiyor. Oysaki Hıdrellez tüm duaların yazıya ve resme döküldüğü zamandır.
Seviyorum bu tür gelenekleri… Çünkü umut dolu, güzellikler dolu… Belki de dileklerin en güzellerinin buluştuğu gün. Kimse kötülük dilemez bu günde. Dilekler, ister tutarlı olsun isterse tutarsız olsun. Hıdrellez, duyguları birbirine bağlar ve korur. Bilinçaltımızda bizi koruyan bir ümit ışığı olarak görüyorum Hıdrellez akşamını. Tüm samimiyetimizle duygularımızı açığa veririz ya da bir kâğıda yazıp asarız mis kokulu güllerin dalına ya da gömeriz köküne.
Bu Hıdrellez gününde ne dilekler tutuldu, hangi hayallerin gerçekleşme hesapları yapıldı, kim bilir! Güzelliklere, berekete, muratlara, kısmetlere gebe olan bu günü keyfiyle yaşamanız dileğiyle…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder